ABD merkezli genetik araştırma şirketi Colossal Biosciences, soyu binlerce yıl önce tükenmiş korkunç kurtlara benzeyen üç genetiği değiştirilmiş yavru kurdun doğduğunu açıkladı.
Şirketin bilim insanları, bu yavruların şu anda açıklanmayan güvenli bir lokasyonda gözlem altında olduğunu duyurdu.
Araştırmacıların yaptığı açıklamaya göre, üç ila altı aylık yaşlarındaki kurt yavruları uzun beyaz tüylere, güçlü çenelere ve yaklaşık 80 kiloluk bir vücut ağırlığına sahip.
Olgunlaştıklarında bu ağırlığın 140 kiloya ulaşması bekleniyor. Yavrular, soyu 10 bin yıl önce tükenen, gri kurtlara göre çok daha büyük ve güçlü olan korkunç kurtları fiziksel olarak andırıyor.
“KORKUNÇ KURTLARIN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİNİ TAŞIYOR”
Proje kapsamında, fosil örneklerinden elde edilen antik DNA’lar üzerinde çalışan araştırmacılar, 13 bin yıllık bir diş ve 72 bin yıllık bir kafatası parçası gibi fosil materyalleri inceledi.
Ardından canlı gri kurtlardan alınan kan hücreleri, CRISPR teknolojisiyle 20 farklı genetik bölgede değiştirildi. Bu genetik materyal, evcil köpeklerden alınan yumurtalara aktarıldı ve taşıyıcı köpek anneler aracılığıyla doğum gerçekleştirildi.
Colossal’ın baş bilim insanı Beth Shapiro, elde edilen yavruların genetik olarak korkunç kurtlara tam anlamıyla denk olmadığını, ancak onların fiziksel özelliklerini taşıdığını belirtti.
Şirketin baş hayvan bakım uzmanı Matt James ise bu kurtların, vahşi doğada dev bir geyiği avlamayı öğrenemeyeceklerini, çünkü yaban hayatı ortamında yetişmediklerini vurguladı.
Bağımsız bilim insanları ise projenin potansiyelini kabul etmekle birlikte, dikkatli olunması gerektiği konusunda uyarıyor.
“ÇALIŞMALAR, BİREBİR GERİ GETİRMEYE YETMEYECEK”
Buffalo Üniversitesi’nden biyolog Vincent Lynch, “Şu anda yapılabilen, bir şeyi yüzeysel olarak başka bir şeye benzetmek” diyerek bu tür çalışmaların, soyu tamamen tükenmiş türleri birebir geri getirmeye yetmeyeceğini ifade etti.
Colossal ayrıca, ABD’nin güneydoğusunda kritik tehlike altındaki kızıl kurt popülasyonunu desteklemek amacıyla dört kızıl kurdun da klonlandığını açıkladı. Bu hamleyle genetik çeşitliliğin artırılması ve türün korunması hedefleniyor.
Montana Üniversitesi’nden yaban hayatı uzmanı Christopher Preston, bu yöntemin diğer klonlama tekniklerine göre daha az invaziv olduğunu belirterek, “Yine de kan alınması için hayvanın sakinleştirilmesi gerekiyor. Bu da oldukça hassas bir işlem” dedi.
Şirketin CEO’su Ben Lamm, projeyle ilgili ABD İçişleri Bakanlığı yetkilileriyle temas kurulduğunu, İçişleri Bakanı Doug Burgum’un çalışmayı “bilimsel mucizenin heyecan verici bir dönemi” olarak nitelendirdiğini belirtti.
Ancak uzmanlar, geçmişi geri getirme çabasının sınırları olduğunu ve bu tür girişimlerin ekolojik denge açısından uzun vadeli etkilerinin dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.