İran içeride hiçbir zaman durulmadı. 1979
Humeyni ve mollalar ülke yönetimine geçtikten
sonra, “devrimi” birlikte gerçekleştirdikleri yol
arkadaşlarını (komünistleri, sosyal demokratları,
şah yanlılarını vb.) genellikle yok ettiler, astılar
kestiler, sürdüler. Mollalar, salt kendilerinden
olanlarla bir rejim kurdu. Dini bağnazlık
üzerine inşa edilen bir rejim.
İran’a hâkim olan dini bağnaz yapının yanında en
güçlü siyasi hareket olarak toplumsal özgürlüklerde
ve dış ilişkilerde daha fazla açıklık, demokrasi ve
değişimi isteyen reformistler vardır. Rejim bunların
pek çok adayını seçimlerde diskalifiye ediyor.
Ülke dışında çok geniş bir İran diyasporası var: 4
milyon kadar.
Bazı sayılar: Amerika Birleşik
Devletleri: Ortalama 500 bin, Var: 400 bin, Kuveyt: 400 bin, Birleşik Arap
Emirlikleri: 357 bin, Almanya: 336 bin (2023), İsrail: 250 bin (İran Yahudileri), İsveç: 126 Bin 700 (2023), Türkiye: 126 bin 640, Avustralya: 126 Bin 500, Fransa: 118 Bin 300 (2023), Birleşik Krallık: 114 Bin 432, Irak: 110 Bin 920.
Tabii bu diyasporanın bir kısmı gönüllü olarak
İran’ı terk edenlerden oluşur.
Rejim İran’ı baskı altında tutar ama pahalılığa ve
yolsuzluklara karşı protestolar sık olur.
Bildiğimiz en önemli direniş 2022 Mahsa Amini
protestoları. “Ahlak polisi” tarafından gözaltına
alındıktan sonra hayatını kaybeden Mahsa
Amini’nin ölümü üzerine başlayan protestolar,
kadın haklarını savunmaya ve zorunlu başörtüsüne
karşı çıkmaya dönüştü. Ki bu konular rejimin genel
yapısına karşı bir isyandı.
Etnik gerilimleri burada gündeme getirmiyorum.
NEFRET EDİLEN REJİM
İran’a iki kez gittim, turistik ve merak gezileri. İki
kez daha giderim. Gezilecek ve merak edilecek bir
ülke, kadim bir uygarlık. Fen bilimlerinde bizden
çok daha iyi ve ilerideler.
“İç cephe zayıflığı” başlığını koymanın nedeni,
İran’daki rejimden nefret eden İranlıların varlığı.
Öyle ki pek çok muhalifin rejimin yıkılması için
yabancı güçlere, ABD ve İsrail’e istihbarat bilgileri
verdiği yazılıp çiziliyor.
İran’ın bilim ve askeri güçlerinin, üstelik
içeri sızan MOSSAD komandolarınca ve hava
bombardımanlarıyla nokta atışlarıyla öldürülmesi,
zafiyetin büyüklüğünü gösteriyor.
İran kendisini koruyucu bir şemsiye oluşturamamış.
Bu konuyu yarınki yazımda işleyeceğim.
Şimdi rejimin nasıl ayakta durduğuna bakalım:
SADECE MOLLA CUMHURİYETİ
Yönetim her ne kadar cumhuriyet ile anılıyorsa
da Humeyni ve rejime bağlı insanların cumhuriyet
rejimidir. Halk sadece rejimin onay verdiği
seçimlere yönetim meclislerine girebilir. Rejim
güvenlik altına alınmıştır: En üstte rejimin ideolojik
temelini oluşturan siyasi ve dini otorite. Ülkenin
başkomutanıdır ve tüm güvenlik güçleri üzerinde
son söze ve yetkiye sahiptir.
Dini lideri seçen yine mollalardan
oluşan uzmanlar meclisi.
Koruyucular konseyi 12 üyeden oluşur. 6’sını
dini lider atar, 6’sı yargı erki tarafından önerilip
meclisçe seçilen hukukçudur. Temel görevi,
meclisten çıkan yasaların İslam esaslarına ve
anayasaya uygunluğunu denetlemektir.
Dini lider tarafından denetlenen yargı sistemi.
İstihbarat bakanlığıülke içi muhalifleri
izler. Ulusal polis iç güvenliği sağlar.
ASKERİ VE PARAMİLİTER YAPILAR
Tabii askeri ve paramiliter yapılar var. İslam
Devrimi Muhafızları Ordusu (Pasdaran/
IRGC) rejimin en kritik ve belirleyici koruyucusudur.
Düzenli ordudan ayrı, rejimin ideolojik
bekçisidir. Kara, hava ve deniz kuvvetleri: İran’ın
yedek askeri gücü olarak olası savaş durumunda
düzenli orduya destek verir. Devrim muhafızlarına
bağlı, gönüllü milis örgütü Besic (Direniş Gücü):
çeşitli görevlerinin yanı sıra ahlak polisliği yapar
ve muhalif gösterilerin bastırılmasında kilit rol
oynar. Doğrudan dini liderden emir alır.
Kudüs Gücü: Devrim muhafızlarının yurtdışındaki
operasyonlarını yürüten elit özel harekât birimidir.
Bölgedeki Şii milis gruplarına finansal, silah, eğitim
ve teknoloji desteği sağlar. Rejimin bölgesel etkisini
artırmada önemli rol oynar.
Fakat bu gücün inşa ettiği her şey büyük ölçüde
İsrail tarafından yok edildi.