[1945yılındakabuledilen4760sayılıToprakBayramıKanunuileheryıl11Haziran’ıtakipedenilkpazarülkemizdeToprakBayramıolarakkutlanıyorToprakkullanımıtarımtoprağınınönemitoprakyönetimininsürdürülebilirliğigibikonulardafarkındalıkoluşturaraktoprağıkorumayıamaçlayanbugündehavavesugibicanlılarınyaşamasıiçinvazgeçilmezbiröğeolantoprakneyazıkkicançekişiyor
Yılda 550 tonu tarım toprağı olmak üzere 1-3 milyon ton toprak yitirilmekte ülkemizde. Bu durum 70 milyon ton bitki besin maddesinin yitirilmesine yol açarak çevre kirliliği, gıda güvensizliği ve toprağın çoraklaşmasına yol açan suni gübre kullanımına yol açmakta.
TARIMSAL ARAZİ YOK OLURSA…
Toprak yitiminin nedenlerine baktığımızda en başta kontrolsüz ve bilinçsiz yapılaşma ve vahşi madenciliği görüyoruz.
İstihdamı artırmak için inşaat sektörünü desteklemek, çevresel etkileri değerlendirilmeden ulaşım, alt ve üstyapı yatırımları yapmak günümüzde hızla devam ediyor. Mera ve ormanlık alanların çoğunu “işe yaramaz” olarak nitelendirip; yüz binlerce ağacı kesmek, verimli toprakları hafriyat olarak denizlere boşaltmak, tonlarca verimli toprağın yitirilmesinin yanında içinde yaşayan binlerce endemik bitkiyi ve canlıyı da yok etmek anlamına geliyor.
Sonuçta tarımsal arazilerin yitirilmesi; küresel ısınma, aşırı yağış, mevsimsiz don ya da uzun süreli kuraklık gibi anormal meteorolojik olaylar ile tarımda verimsizlik ve ithalata bağımlılık doğuyor.
Doğada hiçbir şey diğerinden bağımsız hareket etmez. Toprak, su, hava, bitki hayvan ve insan bütün canlılar bir denge içinde varlığını sürdürür doğada. Ne yazık ki bu saydığımız doğa bileşenleri içinde dengeye zarar veren tek varlık insandır. Ancak adaletsizliğe bakın ki dengenin bozulmasından etkilenen doğanın tüm bileşenleridir. En büyük yitimi de toprak yaşamaktadır. Büyük ozan Âşık Veysel’in “Benim sadık yârim kara topraktır” dediği, Afrika kabilelerinde “asla ölmeyen anne” olarak tanımlanan toprağa karşı insanın bu hoyratça yok etme davranışının temelinde yatan vahşi kapitalizm ve onun yol açtığı daha çok kazanma hırsıdır.
DEĞERLERİMİZİ YİTİRDİK
Sanayi ve teknoloji devrimi belki çok şey kazandırdı bizlere ama tonlarca toprak kaybı yanında geri getirilmesi mümkün olmayan birçok değerimizi de yitirmemize yol açtı ne yazık ki. Bakınız Kızılderili Reis John Fire Lame Deer ne güzel özetlemiş günümüz dünyasını:
“Beyaz kardeşlerimiz bizi uygarlaştırmak için gelmeden önce, hiç hapishanemiz yoktu. Bu yüzden aramızdan serseri de çıkmazdı. Hapishane yoksa serseri de yoktur. Kapılarımızın kilidi de olmazdı bu yüzden, hırsızlar da bulunmazdı. Eğer aramızdan biri; at, çadır ya da battaniye edinemeyecek kadar yoksul ise bu durumda bütün gereksinimleri kendisine hediye edilirdi.
BENİM İÇİN?
Özel mülkiyete çok büyük önem verecek kadar uygarlaşmamıştık. Para nedir bilmiyorduk. Bu yüzden bir insanın değeri serveti ile ölçülmezdi. Yazılı hiç bir yasamız, dolayısı ile avukatlarımız ve de politikacılarımız da yoktu. Bu yüzden birbirimizi aldatmak ve kazıklamak durumunda da kalmazdık. Demek ki beyaz adam gelmeden önce çok berbat durumdaymışız. Bilmem ki beyaz adamın uygar bir toplum için son derece gerekli olduğunu söylediği bu temel şeyler olmadan binlerce yıl hayatta kalmayı nasıl başarabildik?”
Biz verelim yanıtı: Doğaya hoyratça davranmadıkları ve saygı gösterdikleri için…
Prof. Dr. Ülkü Sarıtaş