haberspot.com.tr

Olaylar Ve Görüşler yazdı : Kontrollü süreç ve yeni anayasa tartışması – İbrahim Berksoy

ContentsTERÖR ÖRGÜTÜNÜN FESHİ‘YENİ ANAYASA’ İTTİFAKI1921’E DEĞİL 1924’E BAKILMALI 1 Ekim 2024’te Meclis’in açılışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin beklenmedik bir biçimde DEM Parti sıralarına yönelip

Haber Spot
5 Dk Okundu


1 Ekim 2024’te Meclis’in açılışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin beklenmedik bir biçimde DEM Parti sıralarına yönelip oradaki milletvekillerinin halini hatırını sormasıyla başlayan
“süreç”, PKK’nin kendisini feshetmesine kadar uzandı. 1 Ekim’den
PKK’nin kongresini toplayıp kendisini feshetme kararı aldığı 5-7 Mayıs 2025 tarihine kadar aradan geçen yedi aylık “baş döndürücü” süreç aslında herkesin her şeyi bildiği
“kontrollü” bir süreçti. Daha doğrusu gerek aşamaları gerekse olası sonuçları bakımından görünenin
ötesinde, daha geniş kapsamlı bir
sürecin ilk perdesiydi.

Meclis açılışındaki o “sembolik”
jestin ne anlama geldiği kamuoyunda tartışılmaktayken bu kez MHP’nin
22 Ekim 2024’teki grup toplantısında Bahçeli’den Abdullah Öcalan’a
“beklenmedik” bir çağrı geldi. Bahçeli, Öcalan’ın DEM Parti grup kürsüsünden terör örgütünün lağvedileceğini açıklamasını istedi.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN FESHİ

Bu gelişmeler üzerine DEM parti kendi içerisinde bir “İmralı Heyeti” oluşturdu. Heyette yer alan Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder
28 Aralık 2024’te İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüştü. Ardından
DEM Parti, süreç hakkında “bilgilendirme” yapmak üzere Meclis’teki partileri ziyarete başladı. Heyet Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile de görüştü. Ocak ve şubat
ayları kamuoyunda “terörsüz Türkiye” tartışmalarıyla geçerken 27
Şubat’ta terör örgütü elebaşı Öcalan, İmralı’dan, “barış ve demokratik toplum çağrısı” adını verdiği bir bildiriyle, 1978’de kurduğu örgüte (PKK) silah bırakma ve kendini feshetme çağrısında bulundu.
Öcalan’ın bildirisi kamuoyunda çeşitli tartışmalara yol açtı. Her paragrafına başka bir kalemin karıştığı her halinden belli olan bildiri nereye çekilse oraya gidecek esneklikteydi. Soğuk savaştan, reel sosyalizmden, çeşitli “pratiklerden” söz eden bildirideki satır aralarını okumak ve aradaki boşlukları
doldurmak yine kamuoyuna kaldı.
Öcalan’ın özetle söylediği şuydu:
1978’de kurduğum örgüt artık işlevini tamamlamıştır. Görev ve faaliyet alanı kalmamıştır. Varlığını daha fazla sürdürmesine gerek yoktur, feshi gerekir.

Kamuoyunda bildirinin içeriği,
kapsamı, etkisi vb. tartışılırken sürecin “olumlu” seyri üzerine 10 Nisan 2025’te Erdoğan, Cumhurbaşkanı sıfatıyla İmralı heyetini
Saray’da kabul etti.
Tüm bu gelişmeler üzerine PKK,
5-7 Mayıs tarihlerinde 12. ve son
kongresini toplayıp kendisini feshetti. Kongrenin “sonuç bildirgesi” 12 Mayıs’ta PKK tarafından kamuoyuna açıklandı. Anlaşılan o ki
Öcalan’ın çağrısına benzer şekilde bu sonuç bildirisinin satırlarına
da pek çok kalem karışmış. Bildiri,
içerdiği kışkırtıcı bölümlerden dolayı kamuoyunda derhal hararetli tartışmalara yol açtı. Bana göre
iyi polis-kötü polis türünden kontrollü bir biçimde yürütülmesi istenilen bu “tartışma zemini” de
“plan”ın (sürecin) bir parçası.

‘YENİ ANAYASA’ İTTİFAKI

Yukarıda satırbaşlarıyla özetlediğim tüm bu baş döndürücü gelişmeler, “süreç” içerisinde yer alan
herkesin başından itibaren her şeyi
bildiği, herkesin rolünü yerinde ve
zamanında oynadığı, kısacası herkesin “plana sadık kaldığı” kontrollü bir süreçti. Ancak bundan sonrasının öncesi gibi “çok gizli” biçimde, hassasiyetle ve “kontrollü” bir
biçimde yürütülmesi beklenemez.
Bundan sonrasını “kontrol altında” tutmak için devreye yoğun bir
biçimde propaganda aygıtları girecektir. Bu yolla, sürece eleştirel bakan kesimlerin, aykırı düşünenlerin
önü kesilmeye çalışılacaktır. Bunları öngörmek hiç de zor değil.

Başlatılan bu sürecin, geçmişteki “yetmez ama evet”e benzer şekilde, bu kez de DEM Parti’yi içine
alacak şekilde, adına Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemi denilen
Saray rejimini iyice güçlendirmeye
yönelik “yeni anayasa” ile “taçlandırıp taçlandırmayacağı”nı zaman
gösterecek.

1921’E DEĞİL 1924’E BAKILMALI

Türkiye’nin geleceğini 1921’deki
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda aramak ve tüm toplum kesimlerini
1921’de buluşturmaya çalışmak boşunadır. Her şeyden önce atıf yapılan
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, bir anayasa değil, 1920’de Anadolu’da kurulan Meclis’in ve Meclis Hükümeti’nin
işleyişini düzenleyen bir çerçeve kanundur. Kaldı ki 1921’deki Teşkilat-ı
Esasiye Kanunu yürürlükteyken 1876
Anayasası da yürürlükteydi. Öyle ki
o dönemde pek çok uygulama 1876
Anayasasına göre yürütülmekteydi.
Çünkü 1921’de henüz saltanat kaldırılmamış, Osmanlı Devleti’nin varlığı
tamamen sona ermemişti. İstanbul’da
İstanbul Hükümeti, Ankara’da da
Ankara Hükümeti vardı.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yürütmek gibi yaşamsal bir görevi ve varlık sebebi olan Meclis Hükümeti, Lozan Antlaşması sonrasında üniter bir devlet olarak tarih sahnesine çıkan Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte görevini başarıyla tamamladı.
Bunun üzerine 1924 yılında Türkiye
Cumhuriyeti’nin ilk anayasası hazırlanarak yürürlüğe girdi. Dolayısıyla, üniter bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzeninin başlangıcı 1924 Anayasası’dır.
Daha öncesi, olağanüstü şartların
gerektirdiği olağanüstü yasalardır.

İBRAHİM BERKSOY


MAKİNE MÜHENDİSİ

Bu Makaleyi Paylaşın
Yorum bırakın

Bunlara da Göz Atabilirsiniz.

Günlük Burç Yorumları: 8 Haziran Pazar Yay Burcu Yorumu

Günlük Burç Yorumları: 8 Haziran Pazar Yay Burcu Yorumu

Haber Spot Haber Spot

Günlük Burç Yorumları: 8 Haziran Pazar Oğlak Burcu Yorumu

Günlük Burç Yorumları: 8 Haziran Pazar Oğlak Burcu Yorumu

Haber Spot Haber Spot

Osayi-Samuel’e sürpriz talip

Fenerbahçe ile sözleşmesi sezon sonunda sona eren Bright Osayi-Samuel, Beşiktaş'ın transfer gündemine…

Haber Spot Haber Spot
Abone Olanlar Okuyor

FED faiz kararı açıklandı mı? FED faiz kararı ne kadar? – Son Dakika Ekonomi Haberleri

Başvuru şartları ne, başvuru tarihleri ne zaman?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malatya’da Uludağ ailesini ziyaret etti