Ulusal Kurtuluş Savaşımızın örgütü, Cumhuriyetin kurucu partisi, devrimlerin ve dönüşümlerin sesi, çok partili demokratik yaşamın öncüsü Cumhuriyet Halk Partisi, genç ve yetenekli genel başkanı Özgür Özel liderliğinde yeniden birinci parti olup, büyükşehirler başta olmak üzere belediyelerin çoğunu kazanarak iktidar yürüyüşünü hızlandırınca korku dağları sardı.
Önce, halkın katılımına açık demokratik bir yöntemle yapılan önseçimde, 15.5 milyon oyla cumhurbaşkanı adayı olarak seçilen başarılı ve karizmatik İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 31 yıl önce aldığı üniversite diploması hukuksuz biçimde iptal edildi, ardından kendisi ve pek çok çalışma arkadaşı haksız biçimde tutuklandı.
RAKİPLER YARGI ELİYLE TASFİYE EDİLİYOR
Bugün İmamoğlu dışında CHP’li 10 ilçe belediye başkanı daha tutuklu bulunmaktadır. Burada asıl hedefin Cumhuriyet Halk Partisi olduğu açıktır. Zaten Cumhuriyet Halk Partisi’nin, demokratik şekilde sonuçlanan ve hukuka uygun biçimde kesinleşen 38. olağan kurultayı ile 21. olağanüstü kurultayının dava konusu yapılması da hedefin kurucu partinin kurumsal yapısı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
İddiaların ve davaların, hukuken geçerli kanıtlara değil, duyum, varsayım ve temin edilmiş gizli tanık beyanlarına dayandırılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Biz bu filmi, Ergenokon ve Balyoz kumpas davalarında da görmüştük. Buralardan bir sonuca gidilemez. İstikrar kazanmış, yerleşik yargıtay içtihatlarında da altı çizildiği üzere, bir suçun işlendiğinin kabulü için, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı, somut-maddi delillerin bulunması gerekir. Söz konusu davalarda ve dosyalarda ise bunların olmadığı ve davaların hukuki olmaktan çok, siyasi olduğu açıktır. Bu da gösteriyor ki söz konusu davalar siyasetin hukuka müdahalesi ile gündeme gelmiş davalardır ve iktidarın siyasi rakiplerini yargı üzerinden tasfiye etme amaçlıdır.
CHP’nin tüzel kişiliği aleyhine açılan ve 30 Haziran’da görülecek olan hukuk (iptal) davasının da CHP’li başkanlar ve çalışma arkadaşları aleyhine görülen ceza davalarının da hukuk açısından ve kanıt bakımından elle tutulur yanı olmadığı ortadadır. Boş iddialardan oluşan dosyaların içini doldurmak için itirafçılığın ve iftiracılığın özendirildiği görülmektedir. Bunlar, bir hukuk devletinde asla olmaması gereken işlerdir ancak ülkemiz uzun bir süredir demokratik hukuk devleti olmaktan uzaklaşmış, yargı yansızlığını ve bağımsızlığını yitirmiştir. Bunu hem uygulamalar hem de uluslarası güvenilir endeksler açık biçimde ortaya koymaktadır. Bu durum üzücüdür, ağır mağduriyetlere neden olmaktadır ancak sürdürülemez bir durumdur.
DEMOKRATİK, LAİK, HUKUKTAN YANA…
CHP’ye yönelik baskıların bir nedeni de “başkanlık” sistemini tahkim ederek otoriter yönetimi kalıcılaştıracak “yeni anayasa”ya CHP’yi ikna etmek olabilir. Hukukun ve demokrasinin fiilen askıya alındığı, anayasaya ve AYM kararlarına uyulmadığı bu olağandışı koşullarda “yeni anayasa”dan, “anayasa değişikliği”nden ve “barış”tan söz edilmesi içtenlikten ve inandırıcılıktan yoksun bir adımdır. CHP yönetiminin, bu konudaki tutumu da doğrudur.
CHP, kurumsal gücüyle, hukuka ve demokrasiye inanmış kadrolarıyla bu zorlukları aşacaktır. 12 Eylül cuntacıları ve darbecileri de CHP’yi kapattıklarını sanmışlardı ancak o ruhu hiçbir güç hiçbir zaman yok edemedi. SODEP ve SHP oluşumlarının ardından kısa bir süre sonra, CHP, demokrasi ve tarih sahnesindeki onurlu yerini yeniden aldı. CHP’yi kapattığını zanneden cuntacılar ise tarihin çöplüğüne atıldılar.
CHP, demokrasiye inanan tüm güç ve kurumlarla birlikte, bugün de önüne çıkarılmak istenen hukuki ve siyasi tüm engelleri aşarak kararlılıkla yoluna devam edecek ve iktidar hedefine ulaşacaktır. Böylece ülkemiz yeniden “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olacaktır. Buna olan inancımız tamdır. Artık, tarihin akışı tersine çevrilemez. CHP’ye boyun eğdirilemez. Biz halkız ve Cumhuriyet Halk Partisi’yiz, yeniden doğarız ölümlerde.
22. dönem Adana Milletvekili, eski SODEP, SHP, CHP Adana İl Başkanı Avukat M. Ziya Yergök