İsrail’in müzakerelere iki kala İran’ı
vurmasıyla başlayan savaşın ardından,
“Sırada Türkiye mi var”, “Önce Pakistan
sonra Türkiye mi” soruları yankılanıyor!
Bu sorunun elbet öncesi de var
ama en azından bizim 45 yıllık meslek
yaşamımızla yaşıt!
1980’lerde İran’da Humeyni rejiminin
yerleşmesiyle birlikte Türkiye’nin de
bundan etkileneceği konuşuldu. “Türkiye
İran olmayacak, ‘Mollalar İran’a” sloganı
pek çok gösterinin parçası oldu.
1990’larda Cezayir’de benzer bir süreç
yaşanınca, “Türkiye Cezayir olmayacak”
öne çıktı. 1. ve 2. Körfez Savaşı’nın bir
parçası da “Irak’tan sonra sıra Türkiye’de”
söylemiydi!
1 Mart 2003 tezkeresi Meclis’ten
geçseydi, Türkiye’nin de ABD tarafından
fiilen işgal edilmesi söz konusuydu!
ABD, Irak’a Türkiye üzerinden girecek,
bunun için topraklarımızda 70 bin asker
bulunduracak, onlarca liman ve havaalanı
bu ülkenin kullanımına açılacaktı. O
dönemin CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal’ın bütün olumsuzluklarını bir
kefeye koysanız, karşı kefede sadece 1
Mart’taki başarısı olsa, bu ağır basar!
***
Türkiye coğrafi parçalanmalarda da
“sıradaki” ülke oldu!
1989’da başlayan Balkanlar’daki
dağılmadan 6 yeni devlet doğdu. En
ağırını Bosna Hersek yaşadı. 1992-
96 arasındaki iç savaşta sadece
Saraybosna’da 250 bin kişi öldü, 1 milyon
kişi topraklarını terk etti. O dönem Balkan-lar diye yazdık. “Bal” tadı ve “olabilmek”
kokusu!
Balkanlar’dan sonra Kafkaslar’dan
da art arda yeni devletler kuruldu yeni
çatışma alanları ortaya çıktı.
O yıllarda bir Alman gazetesinin
başyazısını anımsıyoruz. Özetle şöyleydi:
“Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve İran üç
büyük devletti. İçeride iki temel sorunları
vardı; etnik ve dini! Bu yüzden Lenin’in
Sovyetler’i, Tito’nun Yugoslavya’sı, şah’ın
İran’ı yıkıldı! 70 yıl civarında yaşadılar.”
Yazı şöyle devam ediyordu:
“Türkiye Cumhuriyeti de 70’li yaşlarda!
Bu iki sorun orada da var!”
Suriye’de devrilen Esad’ın haritalarında
Hatay neredeydi?
Yunanistan başına “büyük” sözcüğünü
koyunca hangi coğrafyaları sınırlarına
koyuyor?
Ermeniler gündemde tutulan sözde
soykırım iddialarının arkasına nasıl bir
harita koyuyordu?
İstanbul’un onlarca adı var. Rusya’daki
adlarından biri “Çargrad” değil mi?
Terör örgütü barışı dillendirirken niye
Lozan’a saldırdı?
Bütün bunların toplamı Sevr’e çıkıyor!
10 Ağustos 1920’da dönemin Osmanlı
hükümeti temsilcilerinin onayladığı,
Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş
Savaşı’nın ardından Lozan’la yırttığı Sevr
haritası hâlâ emperyalist devletlerin ve
onlardan “kurtuluş” umanların aklında!
Bu satırları korku ve endişe üretmek için
kaleme almıyoruz. Sevr sendromu bizde
yok, onlarda var!
İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki
saflaşmada Türkiye’nin Batı ile hareket
etmesinde bir etken de Stalin’in ErzurumKars ve boğazlara göz dikmesiydi!
***
Bütün bunlardan sonra İran-İsrail
savaşının gölgesinde soru:
Sıra Türkiye’de mi?
Sorunun gerçek formatı şudur:
Türkiye sıranın kendisine gelmesine izin
verir mi?
Vermez… Veremez!
Buna yol açan bir Türkiye yönetimi
olmaz, olamaz!
Bütün bu gerçekleri bileceğiz ama bu
korkuyla yaşamayacağız!
Gerçek bir Türkiye yönetimi bu sorunun
akıllardan geçmesine bile izin vermez!
İşte böyle bir yönetim…
Böyle bir ülke ekonomisi…
Böyle bir ülkesel, bölgesel, küresel barış
politikası hayal ediyoruz…
İstiyoruz!