Çarşamba sabahı başlatılan adli soruşturma, piyasada hızlı bir dalgalanmaya neden oldu. Merkez Bankası bunu önlemek için bir dizi önlem aldı. Vadeli döviz satım işlemlerini başlattı. Gecelik borç verme faizini yüzde 46’ya yükseltti. Likidite senet ihraç etti. İlave önlemler de gelebilir
Siyasi gelişmelere normalin üzerinde duyarlılığa sahip bir ekonomimiz var. Uzun yıllardan beri var olan bir durum bu. Bir dönem azalmakla birlikte son yıllarda duyarlılık katsayısının arttığına şahit olduk. Çarşamba sabahı başlatılan adli soruşturma, piyasada hızlı bir dalgalanmaya neden oldu. Dolar/TL kuru 41, euro/TL 43’ün üzerini gördü. Son aylarda yüzde 30-40 bandında gezinen Londra’da gecelik TL swap faizleri yüzde 130’un üzerine çıktı.
Türkiye ekonomisi koronavirüs sonrasında karşılaştığı finansal şoku tam olarak atlatabilmiş değil. Cari açık ve rezervler tarafındaki kırılganlıklar azalmış olsa da enflasyonla mücadelede henüz hedeflenen seviyelerde değiliz. Ekonomi oldukça hassas bir patikadan geçiyor. Bu yüzden yeni bir türbülansa fırsat vermemek oldukça hayati.
Merkez Bankası bu haftaki dalgalanmanın tehlikeli seviyelere ulaşmasını önlemek için biz dizi önlemler aldı:
Kurlardaki oynaklığı azaltmak ve piyasadaki döviz likiditesini dengelemek amacıyla TL uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemleri başlatıldı.
Para Politikası Kurulu takvimde olmayan bir ara toplantı yaptı. Gecelik borç verme faiz oranı 200 baz puan artırılarak yüzde 46’ya yükseltildi.
Politika faizi olarak bilinen bir hafta vadeli repo faiz oranı yüzde 42.5’te tutulmasına rağmen, ilave bir kararla bir haftalık repo ihalelerinin bir süreliğine yapılmayacağı duyuruldu. Yukarıdaki kararla birlikte bu, Merkez Bankası’nın fonlama maliyetini geçici de olsa bir süreliğine artırdığı anlamına geliyor.
Merkez Bankası, önümüzdeki pazartesi gününden itibaren vadesi 91 güne kadar likidite senetleri ihraç edilmesine karar verdi. Bu politika, piyasadan fazla TL’nin çekilmesi yoluyla kısa vadeli faizleri yukarı çekebilir ve böylece TL’yi biraz daha cazip hale getirebilir.
İLAVE ÖNLEMLER GELEBİLİR
Bunlar doğru ve gerekli hamlelerdi. Fakat, Merkez Bankası’nın çarşamba öğlen saatlerine kadar dolar/TL’nin 40’ın üzerine çıkmasına fırsat vermeden daha hızlı müdahalede bulunması gerektiğini de not etmek gerekir. Geçtiğimiz yıl reel olarak aşırı değerlenen TL, son gelişmeler neticesinde artan döviz talebiyle birlikte düzeltme sürecine girebilir. TCMB’nin rezervlerini son 1.5 yılda güçlendirmiş olması, bu süreci yönetmek adına ciddi bir artıdır. Bununla birlikte, TCMB’nin geçmiş tecrübelerinden dersler çıkararak sabit bir kur eşiğini hedef alarak müdafaaya geçmesi doğru bir tercih olmayabilir. Yukarıya çıkışı kontrollü biçimde yavaşlatmak, döviz kurlarının dengelenmesi için daha doğru bir hamledir. Burada hedef döviz kurlarındaki yükselişi tamamen engellemek değil, yavaşlatmak olmalıdır.
İşin bir de iletişim stratejisi boyutu var. Merkez Bankası son dönemde para politikası iletişimini güçlendirmeye dönük olumlu hamleler yapmış olsa da bu hafta bir kez daha iletişimin daha iyi kurgulanması gerektiğinin önemini gördük. Adli soruşturma süreci ve onun siyasi yansımaları bir süre daha devam edeceğe benziyor. Bu süreçte Merkez Bankası’nın iktisadi aktiviteden ziyade finansal istikrarı önceleyen adımlar atmaya devam etmesi beklenir. Dezenflasyon sürecine zarar gelmemesi için para politikası tarafında bazı ilave hamleler gelebilir. Merkez Bankası, yaptığı ara toplantının karar metninde bu ihtimale yönelik şu açıklamayı yaptı: “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır.”
FED BİR KEZ DAHA FAİZE DOKUNMADI
Bu hafta merkez bankaları ile ilgili bir başka önemli haber akışı Fed tarafından geldi. Fed, Mart ayındaki toplantıyı pas geçerek faizi %4.25-4.50 bandında tuttu. Toplantı sonrası yaptığı açıklamada Fed Başkanı Jerome Powell, Trump’ın devreye aldığı gümrük tarifelerinin enflasyon üzerindeki etkilerinin geçici olacağını beklediklerini belirtti. Enflasyonun düşüşünü sürdürse de halen hedefin üzerinde kalmasından dolayı faizde yeni bir indirime gidilmediğinin altını çizdi. Powell’ın tarifeleri ciddi bir risk olarak görmemesi biraz iyimser bir görüş olabilir. Zira Powell bunları söylese de Fed kurmayları, makroekonomik göstergelere yönelik beklentilerinde kayda değer değişiklikler yaptılar. Fed, 2025 için büyüme tahminini yüzde 2.1’den 1.7’ye indirirken, enflasyon tahminini yüzde 2.5’ten 2.7’ye çıkardı. Fed için 2025 yılı, 2024’e kıyasla daha zorlu geçebilir.