haberspot.com.tr

Ayşe Emel Mesci yazdı : Vahşi bir dünya

ContentsYURTTA SULH, CİHANDA SULHOYA TEKİN Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler… Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin

Haber Spot
4 Dk Okundu


Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça
ediyor bombalar, füzeler… Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak
olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor. Artık dizginlenemez bir hal
almış İsrail devletinin İran’a saldırısıyla başlayan korkunç savaş ekranlardan
felaket görüntüleri halinde akıyor evlerin içine. Ama yaşandığı yerlerde
görüntüler değil, söz konusu olan, yıkılmış binalar, göğe yükselen alevler,
ölen insanlar…

Ne kadar vahşi bir dünyada yaşıyoruz ve ne zaman artık
bundan daha beteri olmaz desek, vahşetin dozu biraz daha artıyor.

YURTTA SULH, CİHANDA SULH

Dünyanın savaşları değil, barışı önemseyen devlet adamlarına
çok ihtiyacı var. “Yurtta sulh, cihanda sulh” asla boşuna söylenmiş bir söz
değil, ömrü kanlı savaş meydanlarında geçmiş bir askeri dehanın “savaşın
aslında bir cinayet olduğunu” ta içinden bilmesinden, ekranlarda göre göre bir
süre sonra kanıksamaya başlanan trajediyi bizzat yaşamış olmasından, yüreğinde
hissetmesinden kaynaklanan, son derece içten, son derece hakiki bir parola.

Savaşın korkunçluğunu gördükçe daha iyi anlıyor bunu insan.
Bu sözün sahibi olan Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsü ve boğazların statüsünü
değiştiren Montrö Antlaşması Türkiye’nin kanlı II. Dünya Savaşı’nın dışında
kalabilmesinde önemli bir etken olmuştu.

Ortadoğu’da etrafımızdaki kanlı ateş çemberi giderek
daralırken aynı öngörü gösterilebilecek mi, bilmiyorum. Bunun başarılabilmesi
için, ufku giderek belirsizleşen bu fırtınalı denizde önce gemisini düşünecek,
önce onu sağlama alacak kaptanlara ihtiyaç var. Oysa bizim gemimizde hiç huzur
yok, bütünleşme yok, gemi içinden parçalanmış gibi.

Etrafımızda çepeçevre savaş tamtamları gümbürderken akla
yatkın olan davranış ülke içinde yumuşamayı ve normalleşmeyi sağlamak değil
midir? Maalesef bizde böyle olmuyor. İçeride de bir savaş yaşanıyor sanki.
Seçilmiş belediye başkanları tutuklanıyor, tutuklama dalgaları birbirini
izliyor, bütünleşmeye çalışmak yerine giderek parçalanıyoruz.

OYA TEKİN

Bugün size söz konusu dalgalardan birinde, tutuklanan bir
kadın belediye başkanından söz edeceğim. Bu erkek egemen gri dünyada kadınlar
genellikle geride kalır, geride bırakılır. Ne ilginç, tutuklandıklarında bile
eşitlik sağlanmıyor. Onlardan daha az söz ediliyor. Oysa Seyhan Belediye
Başkanı Oya Tekin birikimiyle, mücadelesiyle, bir kadın hukukçu olarak onurlu
ve dik duruşuyla mutlaka konuşulması gereken bir isim. Ben Oya Tekin ve onunla
birlikte tutuklanan hukukçu eşi Celal Tekin ile 2022’de Adana Büyükşehir
Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda Yılmaz Güney’in “Boynu Bükük Öldüler” adlı oyununu
sahneye koyarken tanıştım. O sırada CHP’nin Adana kadın kolları başkanıydı.
Provaların yürüdüğü ama prodüksiyon sürecinin tıkandığı, benim de çokça
bunaldığım, deyim yerindeyse içimin karardığı bir gün, sevgili dostum Fırat
Demirağ ile birlikte Oya Tekin’in evine davet edildim ve içim aydınlandı. Çünkü
sevgili Oya Tekin ve kendisi gibi serbest avukatlık yapan eşi Celal Tekin
sayesinde kendimi sanatçıya dost, kültüre dost, aydınlık insanların içinde
buldum. Sonra da elimden geldiğince izlemeye çalıştım Oya Tekin’i. Çünkü kendi
deneyimimden de yola çıkarak, bu ülkede üretken kadınların hangi zorluklardan
geçe geçe, nasıl tırnaklarıyla kazıya kazıya ilerlediklerini biliyorum. Daha
sonra milletvekili aday adayı oldu, çok istedim onun gibi bir kadın
milletvekilinin Meclis’e girmesini ama olmadı. 1991’den beri serbest avukatlık
yapan, Adana’da özellikle kadın hakları ve çevre sorunları konusundaki hemen
her örgütlenmenin ilk saat işçisi olmuş Oya Tekin daha sonra Seyhan Belediye
başkanı seçildi. Seyhan ve Adana adına çok sevindim bunu duyunca. Çünkü çevreye
dost, sanata dost, kültüre dost, insan ve kadın hakları konusunda son derece
birikimli bir hukukçu kadın başkanla her kentimizin çok şey kazanacağını
biliyorum.

Giderek uygarlıktan uzaklaşan bir dünyada, “yurtta sulh
cihanda sulh” ilkesine bir an önce dönmesi gereken Türkiye’nin Oya Tekin gibi
kadın siyasetçilere hapishanede değil, görevlerinin başında ihtiyacı var.

Oya ve Celal Tekin çiftinin tüm diğer tutuklu belediye
başkanları, bürokratlar ve iş insanlarıyla birlikte bir an önce özgürlüklerine
kavuşmalarını diliyorum. Tutuklama bir cezalandırma aracı değildir,
olmamalıdır.

Bu Makaleyi Paylaşın
Yorum bırakın

Bunlara da Göz Atabilirsiniz.

Fethiye’de izinsiz inşa çalışmaları yapan otele 3 milyon 343 bin 272 lira ceza kesildi – Son Dakika Türkiye Haberleri

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Fethiye'deki Karataş Plajı'nda izinsiz inşa çalışmaları…

Haber Spot Haber Spot

Kayseri’de 89 firari hükümlü yakalandı

KAYNAKAAKayseri'de haklarında kesinleşmiş hapis cezası bulunan 89 firari hükümlü yakalandı.İl Emniyet Müdürlüğü…

Haber Spot Haber Spot

İlhan Palut 1 yıl daha Rizespor’da

AAOluşturulma Tarihi: Haziran 16, 2025 13:11Süper Lig ekiplerinden Çaykur Rizespor, teknik direktör…

Haber Spot Haber Spot
Abone Olanlar Okuyor

Hazine Bakanlığı: Yeniden değerleme oranı bu yıl yüzde 43,93 – Son Dakika Ekonomi Haberleri

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’dan ‘boykot’ yorumu: Emperyalist bir operasyondur. Hedef ekonomik kaos çıkarmaktır – Son Dakika Siyaset Haberleri

Şanlıurfa sahasında Gençler’i üzdü