23-27 Mayıs tarihleri arasında, Dostoyevski’nin unutulmaz novellasının fonunu oluşturan St. Petersburg “beyaz geceler”indeydik. Ankara ve İstanbul devlet tiyatrolarının ortak yapımı “Medea-Materal”25. Aleksandr Bryantsev Uluslararası Genç Seyirci Tiyatro Festivali kapsamında 26 Mayıs tarihinde Liteyny Tiyatrosu’nda oynandı.
TARİH VE SANATLA YOĞRULMUŞ BİR KENT
Bir zamanların Petrograd’ı, Sovyet döneminin ise Leningrad’ı olan St. Petersburg, tarih ve sanatla yoğrulmuş bir kent. Mimari yapılar, hemen her binanın cephesinden size bakan heykeller, Neva Nehri’nin üzerindeki köprüler, bunların hepsinden yayılan kültür atmosferi kısacık bir zaman diliminde bile insanı sarıp sarmalayabiliyor. Temizlik ve düzen tüm gözeneklerime sinmiş kaos duygusunu siliyor, rahatlıyorum. Işık, görüntü ve gürültü kirliliği yok. Ne devasa AVM’ler çıkıyor karşımıza ne de bin bir dilde tabelalar. Her şey Rusça ve öyle her yeri istila eden reklam tabelaları yok. Tüketim çılgınlığı bu kente fazla nüfuz edememiş, diye geçiriyorum içimden.
Dostoyevski’nin “hayalci”si gibi kendi yarattığım bir ütopyanın içinde mi dolaşıyorum bilmiyorum ama estetiğin, sanatın, tarihin dokularına sindiği bu kentin çok iyi korunduğu ortada. Oyunun sahnelendiği Liteyny Tiyatrosu için de aynı şeyi söylemek mümkün. 150 yıllık bu tarihi bina korunmuş ama sahne donanımı güncel teknolojik olanaklarla yenilenmiş. En hoşuma giden de tiyatronun içinde bir de müze kurulmuş olması. Uzun bir koridor boyunca eski oyunların dekorlarından kalma parçalar, bir çalışma masası, bir büfe veya iki koltuk vb. farklı köşelere yerleştirilmiş. Oyunların isimleri üzerlerine konmuş. Duvarlarda eski afişler, kostüm parçaları ve o tiyatrodan gelmiş geçmiş sanatçıların fotoğrafları… Haldun Taner‘içinde “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” oyunda Tomas Fasulyeciyan’ın unutulmaz tiradı Münir Özkul’un sesinden geliyor aklıma: “Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır.”
Sanata ve sanatçının emeğine verilen değer hem kentte hem insanlarında görülen, sezilen kültür birikiminin temelini oluşturuyor sanırım. O birikim insana kendini iyi hissettiriyor. Sahne düzeninin kurulmasında bize yardım eden Rus teknik ekibin mütevazı, dayanışmacı ve bir o kadar yetkin tavrı da bunun bir göstergesi. Oyun başlarken seyirciye oyunun ve yazarın adından sonra “yönetmen Ayşe Emel Mesci“ diye anons edilince kopan alkış ise hâlâ kulaklarımda.
OYUN VE TEKNE GEZİSİ
Oyuna, Heiner Müller’in yer yer sarsıcı, yer yer alaycı diline, buna uygun sahne anlatımına gelen seyirci reaksiyonları da çarpıcıydı. Bittiğinde dakikalarca ayakta alkışlanan oyundan sonra hocalarıyla beraber gelmiş Türkoloji bölümünün kız öğrencileriyle sohbet ettik. İçlerinden biri, “Savaşın çağlar içinden geçip bugüne kadar gelen karanlığı, kötü yüzü ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi” deyince, “Oyun insanlığın yöneldiği felaketlere işaret ediyor. Tiyatro bunların engellenmesine ancak onları sahneye taşıyarak katkı sağlayabilir” diyen Heiner Müller’i hatırladım bir kez daha.
Oyundan sonra Devlet Tiyatroları genel müdür yardımcısı ve başrejisör vekili, oyunun da başrol oyuncusu Sükûn IşıtanAnkara Devlet Tiyatrosu Müdürü Esat Tanrıverdiİstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Fatih DokgözİKSV Tiyatro Festivali Küratörü Mehmet BirkiyeDevlet Tiyatroları sanatçısı Birkan GörgünDevlet Tiyatroları dış ilişkiler bölümünden Kayhan Namal ve tüm sanatçı ekibiyle birlikte Neva Nehri üzerinde bir tekne gezisine davet edildik. “Medea-Materal”e çok ilgi gösteren festivalin yöneticileri, diğer tiyatroların yönetmenleri ve eleştirmenlerin de katıldığı gezide, “beyaz geceler”in ayndınlatılmış St. Petersburg’u bir rüya, bir hayal gibi belirdi iki yanımızda. Köprüler, müzeler, çok güzel aydınlatılmış tarihi binalar ve heykellerle tarihin içinden geçtik sanki. Hele bir meydanda devrimin artık uzakta kalmış anıları olarak duran yürüyüş halindeki işçiler ve ortalarında Lenin ile birlikte devrimin diğer önderlerini de tasvir eden heykel grubu çarpıcıydı.
Bu yazıyı noktalamadan önce bizi çok güzel ağırlayan St. Petersburg başkonsolosumuz sayın Özgün Talu’ya ve zarif eşi sayın ELEX’ya özel olarak teşekkür etmek, festivalin yöneticisi, Genç İzleyiciler Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Swetlana lavretsova’yı da bu başarılı organizasyondan ötürü tebrik etmek isterim. SPASIBA!