haberspot.com.tr

Acıya duyarlı ama eylemsiz – Son Dakika Pazar Yazıları Haberleri

ContentsHABERSİZ OLANLARDÖNGÜ TEKRARLANIRTOPLUM HASTALANIR Bu tutkularının bedelini kimi zaman hayatları ile ödedikleri de olur. Doğayla mücadele edenlerin hazin sonlarında suçlu aramaya gerek yoktur çünkü o

Haber Spot
4 Dk Okundu

Bu tutkularının bedelini kimi zaman hayatları ile ödedikleri de olur. Doğayla mücadele edenlerin hazin sonlarında suçlu aramaya gerek yoktur çünkü o kişi kendi seçimlerinin sonucunda oradadır ve bu seçimlerin taşıdığı riskleri de bilir. Yaşamını yitiren bir sörfçünün ya da fırtınada kaybolan bir yelkencinin ardından Güney Afrika’da sıklıkla duyduğum bir söz var: “En azından hayattaki en büyük tutkusunu yaşıyordu.” Ölümün kutsandığı bir coğrafyada doğduğumdan ilk başlarda içim burkulur, tam olarak neyi kastettiklerini kavrayamazdım. Zaman geçtikçe anladım ki; güzel yaşamak kutsandığından geride kalanları “teselli” için sarf edilen bilgece sözlerdi bunlar.

HABERSİZ OLANLAR

Peki ya her gün büyük bir riskle yaşadıklarından habersiz olanlar? Afrika’nın derinliklerindeki altın, kömür ve platin madenlerinde, ihmaller yüzünden yaşamını yitiren işçiler… 2012’de Marikana’da öldürülen madencileri, hâlâ adalet bekleyen aileleri hatırlamak gerek. (Maaş artışı isteyen madencilere gerçek mermilerle ateş açan polis 34 işçiyi öldürdü. Bu olay, “Apartheid” sonrası dönemde devletin kendi halkına karşı uyguladığı en kanlı şiddet olarak tarihe geçti. Sorumlular hiçbir zaman tam anlamıyla yargılanmadı.) Plansız şehirleşmenin sonucunda sel sularında kaybolan yaşamlar; Cape Town’un gecekondu bölgelerinde, KwaZulu-Natal’da sel sularına kapılan çocuklar… Güvenlik önlemleri alınmamış binalarda yangınla son bulan hayatlar; Johannesburg’un kent merkezinde, elektrik kesintileriyle tetiklenen yangınlar ve geride kalan kül olmuş umutlar… Denetimsizliğin, çıkar ilişkilerinin, liyakatsizliğin, açgözlülüğün ve sorumsuzluğun yaşamdan zamansızca kopardığı masum insanlar ve facianın kurbanlarının geride bıraktıklarının ömür boyu sürecek yası!

DÖNGÜ TEKRARLANIR

Bu tür faciaların ardından her zaman benzer bir döngü yaşanır: İlk şok dalgası, toplumsal bir infial yaratır. Sosyal medyada birkaç gün boyunca konuşulur, hikâyeler paylaşılır ve sorular sorulur. Facia üzerine yapılan manipülasyonlar yaşanan acının üzerine örtülür. İnsanların acıları, gerçek sorunların tartışılmasını engelleyen bir duygu seline indirgenir. Geleneksel medya, meseleyi bireysel hikâyelere odaklayarak sistemsel problemlerin göz ardı edilmesini sağlar. Ardından bir sessizlik dönemi başlar; bu sessizlik, acıların unutulması değil, toplumun adaletin tecelli etmeyeceğini bilmesinden kaynaklanan bir kabulleniştir. Unutmak, bu coğrafyada hayatta kalmanın bir yoludur. Çünkü unutmazsanız, bu yükü taşımak olanaksız hale gelir. Ama her unutma, bir sonraki trajediyi daha da kaçınılmaz kılar. Yeniden bir facia yaşandığında, insanlar aynı döngüyü tekrar eder; yas, öfke, sorgulama ve sonra yine sessizlik.

Bu döngüyü, Amin Maalouf’un yakıcı tespitiyle açıklayabiliriz: “Her şeye üzülüp hiçbir şey yapmayan insanlar.” Acıya duyarlılık burada bir kimlik gibi benimsenmiştir ancak bu duyarlılık, eyleme dönüşmekte başarısızdır. Bunun nedenleri çeşitlidir: Korku, güvensizlik, toplumsal dayanışma eksikliği ya da bireysel çabaların büyük resimde bir anlam ifade etmeyeceğine dair inanç. İnsanlar kendi başlarına bırakılmış gibi hisseder; sistemin büyüklüğü, bireyi ezip geçecek kadar güçlü görünür.

TOPLUM HASTALANIR

Eğitim, finansal güç, politik bağlantılar ve siyaset esnaflığı ile bir şekilde hayatta kalmayı öğrenmiş bir grup, kurban toplumunun içinde “ayrıcalıklı” sınıfı yaratır. Onlar, toplumun geri kalanının yaşadığı çaresizlikten neredeyse tamamen kopar. Afrika’nın en zengin kilometrekaresi olarak bilinen Johannesburg’un Sandton bölgesindeki lüks gökdelenler ile hemen yanında yer alan Alexandra yerleşkesinde insanlar; elektriksiz, temiz suya erişimsiz ve güvenliksiz derme çatma barakalarda yaşam mücadelesi verir.

Gittikçe büyüyen çelişki, toplumsal bir yabancılaşmayı körükler ve derin bir adaletsizlik duygusunu tetikler. Onlar, her felaketten kaçabiliyor gibi görünür. Daha iyi evlerde yaşar, daha güvenli işlerde çalışır ve krizlerden kendilerini koruyacak kaynaklara sahiptirler.

Toplum o kadar hastalanmıştır ki sosyal medyadaki yorumlara bakarken “İnsanlık öldü mü?” dersiniz. Öfke hiçbir zaman gerçek sorumlulara yöneltilmez, hedefi hep şaşırır. Eskiden Ubuntu kültürüyle birbirine bağlı olan Güney Afrika, şimdi yoksulların daha da yoksullaştığı, zenginlerin daha da zenginleştiği bir sisteme dönüşmüştür. Eskiden dayanışmayla ayakta duran mahalleler, şimdi güvensizlikle bölünmüştür.

Tüm dünyanın milliyetinize karşı önyargılı olduğunu tecrübe ettiğinizde içinizde bir mücadele ruhu doğar. Dışarıdan gelen küçümsemelere ve önyargılara karşı savaşmayı, ırkçılık ve cehaleti umursamamayı öğrenirsiniz. Ancak hiçbir şey, insanın kendi ülkesinin yurttaşına reva gördüğü “değersizlik” hissi kadar berbat ve sahipsiz hissettiremez.

Bu Makaleyi Paylaşın
Yorum bırakın

Bunlara da Göz Atabilirsiniz.

Demirtaş’tan hem Öcalan’a hem Bahçeli’ye övgüler: ‘Risk almaktan çekinmediler’ – Son Dakika Siyaset Haberleri

QAD-Barış Araştırmaları Derneğinin web sitesi “QAD-Barış Meydanı”nda Selahattin Demirtaş'ın yeni yazısı yayınlandı.…

Haber Spot Haber Spot

Bakan Güler, İngiliz mevkidaşı Healey ile bir araya geldi

KAYNAK DHAMilli Savunma Bakanlığı'ndan (MSB) yapılan yazılı açıklamada, "Milli Savunma Bakanı Yaşar…

Haber Spot Haber Spot
Abone Olanlar Okuyor

Irak ve Suriye’nin kuzeyinde 13 terörist etkisiz hale getirildi

İmamoğluna diploma soruşturması: Özgeçmişi pas geçti – Haberler Son Dakika

Türkiye’den 229 milyon dolarlık fıstık ihracatı – Son Dakika Ekonomi Haberleri