CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Günaydın, “Ortadoğu yine kanlı bir dönemden geçti. İsrail ve İran arasında devam eden ve ateşkese doğru evrilen savaş Amerika’nın da müdahalesiyle bir başka şekil aldı. AKP sözcüleri ‘kriz döneminde millet Erdoğan’ı tercih ediyor’ diyerek bu dönemde AKP’nin oyunun arttığına yönelik çeşitli açıklamalar yaptılar. Türkiye’de anket firmalarının önemlilerinin ortalamalarını aldığımızda CHP’nin açık ara önce olduğunu görüyoruz ve bu manipülatif çabaların anlamsızlığını ortaya çıkarmış oluyoruz” dedi.
ANK- AR Araştırma Şirketi’nin yaptığı ‘yarın milletvekili seçimi olsa kime oy verirsiniz’ anketini değerlendiren Günaydın, şunları söyledi:
“Kararsızlar dağıtıldığında CHP yüzde 34,6, AKP ise yüzde 29,4 civarında oy alıyor Dolayısıyla CHP, AKP’nin 5 puandan fazla önünde olma durumunu sürdürüyor. Bu tablo AKP’li yetkililerin ifadelerinin tersine İsrail-İran krizi döneminde de vatandaşın AKP’ye değil CHP’ye yönelik teveccühünü açıkça ortaya koymaktadır. Kamuoyu eğilimleri önemlidir ancak her şey değildir. Algı ve olgu meselesini siyasette dengeli tutabilmek çok kıymetli. Türkiye Ortadoğu’da son derece tehlikeli bir bölgede. Üstelik Trump’ın İsrail’le birleşen saldırganlığı bu bölgeyi eskisine göre çok daha sıkıntılı bir sürece doğru evirmiş durumda. O halde biz siyasetin günlük tartışmalarından sıyrılarak bu meseleyi objektif bir şekilde ele almalıyız.”
“ERDOĞAN TRUMP’A HERHANGİ BİR ELEŞTİRİ GETİREBİLDİ Mİ?”
Günaydın, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump’ı eleştiremediğine dikkat çekerek “Amerika’yı ve Trump’ı adını vererek kınayamayan Erdoğan, NATO zirvesinde Trump’la görüşmüştür. Soralım, Trump’a acaba İran’ı 6 bin mil gelerek uluslararası hukuka aykırı biçimde bombalaması konusunda herhangi bir şey söylemiş midir? Ya da Gazze’deki insanlık suçlarına ilişkin Trump’a yönelik bir eleştiri getirebilmiş midir? Tweet atmak ve tweette de gizli özne kullanmak ile hamaset üzerinden bir onurlu dış politika izlenemediği çok açıktır” dedi.
‘HAVA SAVUNMASI’ VURGUSU
‘İsrail bize saldıracak’ üzerinden bir politika izliyorsanız o zaman açık kaynaklardan İsrail’in savunma ve hava sanayii gücüyle Türkiye’nin karşılaştırmasına da muhatap olursunuz. İsrail’in yüzölçümünün 22 bin kilometrekare olduğunu ve Konya’nın aşağı yukarı yarısı kadar bir ülke olduğunu ifade edelim. İsrail’in hava kuvvetlerinde 589 uçağı ve 191 helikopteri var. Türkiye’nin 573 uçağı ve 78 helikopteri var. Yani Türkiye’nin uçak ve helikopter sayısı İsrail’den daha az. Bu uçakların niteliğine baktığımızda Türkiye 2002’den bu yana yalnızca 30 F16’yı envanterine katabilmiş durumda. 2013’ten bu yana Türkiye’nin hava kuvvetleri envanterine giren bir tek uçak yok. Elimizdeki uçakların hiçbiri F35 değildir. Modernize edilmiş F16 sayısıda azdır. 2 milyar dolar ödenerek alınan S400’ler siper ile de birleşse Türkiye’nin hava savunmasını muhattap olduğu risklerle karşılaştırıldığında etkin olarak koruyabilecek güçte değil. Kaan uçaklarının geliştirilmesinden büyük bir gurur duyarız ama Kaan’ın devreye girebilmesi için 2030’lu yılları beklemek gerekecektir.”
“SAVUNMA SANAYİ CUMHURİYET’İN BAŞINA KURULDU”
Türkiye’nin savunma sanayisinin sıklıkla iç politika aracı yapıldığını ifade eden Günaydın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin ilk 100 savunma sanayi içerisinde 5 şirketi bulunmaktadır. Bunlardan Aselsan 42. sıradadır ve 1975 yılında kurulmuştur. Tusaş 50. sıradadır ve 1973 yılında kurulmuştur. Roketsan’ın sırası 71 ve kuruluş yılı 1988’dir. MKE listede 84. sırada yer bulabilmektedir ve Cumhuriyetin ilk yıllarından gelen bir kuruluşumuzdur. 94. sıradaki Asfat ise 2020 yılında kurulmuştur. O halde ‘bizden evvel savunma sanayi yoktu’ propogandalarının hiçbir şekilde temeli yoktur. Türkiye’nin savunma sanayisi Cumhuriyetin başından bu yana kurulmuş ve geliştirilmiştir. 1970’li ve 80’li yıllarda burada önemli şirketlerin kurulduğunu görüyoruz. Ancak şu an tüm envanterimiz dünyadaki ilk 100 firmada 5 tane şirketimizin bulunduğunu göstermektedir. O halde burayı siyasi saiklerle iç politika aleti yapmaktan kurtulmalı, iç politika için gerekli yatırımları yapmaktan vazgeçmeli ve Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu bu riskli alanda hangi yatırımları öncelemek gerekiyorsa etkin, denetlenebilir ve kayırmacı olmayan bir biçimde buralara hizmet etmek gerekiyor.”
‘MASUMİYET KARİNESİ’ ARAYAN HAKİME SÜRGÜN
İBB’ye yönelik operasyonlarda adil olmayan bir yargılama süreci işlediğini belirten Günaydın, şunları söyledi:
“Size bir örnek vermek istiyorum; Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi. Bu Ekrem İmamoğlu’nun 2014 yılında yaptığı kültür ihalesine ilişkin sürmekte olan bir dosya. Bu dosya Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesinde bilirkişi raporlarıyla birlikte tekemmül etmiş. Fakat savcı bey mütalaa vermiyor. Bazen duruşmaya gelmiyor rapor alıyor bazen de geliyor ama Brütüs heykeli gibi orada duruyor. Biz bunları saygısızlık yapmak için söylemiyoruz. 11 Nisan’daki son duruşmada hakim; ‘yargılama 2 Ekim 2024 tarihli celsede bilirkişi raporlarının aldırılmasının ardından dosya tekemmül etti’ demiş. Hakim savcıya sormuş ve ‘hazır değilim’ demiş. 8 Ocak’taki duruşmada iddia makamının hazırlanması hususunda son kez süre verilmiş. Buna rağmen mütalaa verilmemiş. Bunun üzerine hakim bey, savcı tarafından mütalaa sunulmadığı için yargıda hedef süre, masumiyet karinesi dikkate alınarak dosya Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş. Yani hakim ‘ben artık yanımda oturan savcıdan mütalaa alma konusunda umudumu kestim’ diyor. Bu savcı hakkında bir HSK’ya şikayette bulunduk tıs yok. Bu hakim ise Diyarbakır yolunda.
Türkiye adaletini böyle mi tesis edecek? Açıkça ifade edelim ki içinde bulunduğumuz coğrafyada elbette uçağınızı, hava savunma sistemlerinizi geliştireceksiniz ama demokrasiniz ve hukukunun yoksa tek kişinin kararıyla insanlar tutuklanıp serbest bırakılıyorsa o ülke her türlü saldırıya her zaman açık oluyordur. Demokrasi ve adalet yoksa bir ülkenin güvenliğinin de tehlikede olduğunu ifade edelim.”
“CHP ANAYASA MESELESİNE KAPALI”
Çözüm süreciyle ilgili Meclis komisyonu kurulması sürecine ilişkin Günaydın, “Bu bir anayasa komisyonu değildir. CHP anayasa meselesine kapalı olduğunu ifade etmiştir. Ancak bunun dışında bir komisyon kurularak mevcut yasal düzenlemeleri gözden geçirme, demokrasiye ve hukuka aykırı olan düzenlemeler varsa bunları revize etme, uygulamada da yasaya aykırı durumları saptama konusunda bir komisyon kurulması talebi var. CHP; kanunla kurulmak kaydıyla önceden konusu ve çalışma esasları belirlenmek kaydıyla, Meclis’te bulunan tüm partilerin temsil edildiği, demokratik meşruiyet ilkesi uyarınca nitelikli çoğunlukla karar alacak ve bu kararlarının toplumla paylaşıldığı bir komisyona destek verecektir” dedi.
