haberspot.com.tr

Murat Ağırel yazdı : Umay Nine Ağacı

Yine geldik, toprağın sesini duymayanların, bu ülkeyi tanımayanların çıkardığı bir yasaya. Sanayi komisyonunda kabul edilen düzenlemeyle artık zeytinlik alanlara maden ruhsatı verilebilecek. Birkaç teknik cümleyle

Haber Spot
5 Dk Okundu


Yine geldik, toprağın sesini
duymayanların, bu ülkeyi
tanımayanların çıkardığı bir yasaya.
Sanayi komisyonunda kabul edilen
düzenlemeyle artık zeytinlik alanlara
maden ruhsatı verilebilecek. Birkaç teknik
cümleyle özetlenen bu yasa, aslında bir
yaşam biçiminin, bir kültürün ve bir doğa
parçasının üstünü kazma kürekle örtmek
demek.

AKP iktidarında zeytin ağaçlarının nasıl
köklendiğine birçok kez tanık olduk.

Son 23 yılda 11. kez zeytinlik alanlarının
imara, sanayiye, madenciliğe açılması
isteniyor. 1939 yılında çıkarılan Zeytincilik
Yasası, bu toprakların zeytinliklerini
koruyordu. “Koruyordu” diyorum çünkü
yargı kararlarına rağmen yeniden TBMM
gündemine gelen ve komisyonda kabul
edilen bu kanun teklifiyle artık koruma
değil, büyük bir doğa kıyımı yaşanacak.


Bakın tasarı kanunlaşırsa;


• ÇED süreçleri hızlandırılacak,

• ÇED sürecinde diğer izinlerin önceden
alınması sağlanacak,

• Sadece zeytinlikler değil çevre koruma
bölgeleri, milli parklar, sulak alanlar, yaban
hayatı sahaları, hatta kültür ve sit alanları
bile bu düzenlemenin kapsama alanına
girecek.

Enerji projeleri MAPEG’in (Maden
ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü) yetki
alanına verilecek. Bu alanlarda maden
faaliyeti yürütmek isteyen şirket, ilgili
kurumlardan görüş isteyecek.

Daha beteri eğer o kurum 4 ay içinde
cevap vermezse “olumlu görüş” vermiş
sayılacak!

Bak, bak yasaya bak…

Maden için zeytin ağaçları ya
taşınacak ya da kesilecek. Stratejik ve
kritik madenler için acele kamulaştırma
yapılabilecek. Bu kamulaştırmalar, “Tapu”
sayılacak. Ayrıca yasa tasarısıyla birlikte,
bugüne kadar kaçak faaliyet gösteren
madenler affedilerek yasal hale getirilecek.

Ama mesele yalnızca ağaç değil.

Zeytin ağacı, bu topraklarda sadece
meyve veren bir bitki değildir. O, iki
bin yıllık tanıktır. Savaşlara, kıtlıklara,
barışlara, aşklara…

Tanrıların ağacı olarak mitolojilerde
anılır, köylünün duasında yeri vardır. O
yüzden “Zeytinlikleri taşırız, yerine yenisini
dikeriz”
demek, yalnızca cehaletle değil,
aynı zamanda büyük bir hoyratlıkla eş
anlamlıdır.

Sormak gerek:

Taşınan bir zeytin ağacı ne kadar
hayatta kalır?

Kalsa bile aynı verimi verir mi?

Verse bile aynı coğrafi karakteri, aynı
toprağın kokusunu, aynı güneşi, aynı
rüzgârı nereden bulacak?

Sadece bir örnekle anlatayım:

1 ton kömür 400 dolar, kömür ocağının
işletme ömrü 40-50 yıl bilemedin 100 yıl.


1 ton zeytinyağı ise 10 bin dolar, zeytin
ağacı 3 bin yıl yaşıyor.

Biz ise altın çıkaran ağaçları yok etmek
için yasa yapıyoruz.

Bakın bu yasayla birlikte sadece
çok değerli ağaçları değil, o ağaçların
gölgesinde büyüyen insanlar da göç
etmek zorunda kalacak.

Milas, Yatağan, Akbelen… Buralar
artık yalnızca birer maden sahası olarak
görülüyor. Oysa orada köylünün mezarı
var, anısı var, hayatı var. Madenin geçici
kârı uğruna, geri dönüşü olmayan bir
kaybı meşrulaştırıyoruz.


Bütün bunlar paradan daha mı değerli?


Hükümetin düzenlemesi, “kamu yararı”
kisvesi altında sermayeye hizmet ediyor.
Zeytinlikleri koruyan yasa maddesi,
yıllardır çevreci mücadelenin en güçlü
kalkanıydı. Şimdi o kalkan delinmek üzere.


Son 25 yıldır sömürgeci zihniyet
koşar adım kültürümüze, topraklarımıza
saldırıyor.


Zeytinin bu topraklar için neden değerli
olduğuna sadece bir örnek vereyim.


İzmir Teos’taki antik zeytin ağacı…
Umay Nine Ağacı.

Neden “Umay Nine” bilir misiniz?

Türk mitolojisinde Umay Ana
doğurganlığın, koruyuculuğun, bereketin,
güzel bir geleceğin simgesidir.


Umay Nine Ağacı inanılır gibi değil ama
hâlâ yaşıyor. İki bin yaşında.

Antik kentin içinde, eğer yolunuz
düşerse mutlaka uğrayın. Sadece o değil,
çevredeki diğer zeytinlikler de en az onun
kadar yaşlı.


Düşünsenize, tohumu İyonya
döneminde toprağa düşmüş. Antik Roma,
Bizans, Selçuklular, Anadolu beylikleri,
Osmanlı ve Cumhuriyet görmüş.

Kaç toplum bir ağacın gölgesinde
serinlemiş. Zeytinini yemiş.

Her şeyi paraya endeksleyemeyiz.
İnsanoğlu doğasına yabancılaşmamalı.
Rüzgârın, suyun, taşın toprağın, ağacın
ruhumuzdan apayrı şeyler olduğunu
unutamayız.

Bu toprakların, sadece Türklerin değil,
burada yaşamış tüm kavimlerin en büyük
geleneğiydi yaşadığı yer ile bağ kurmak.


O yüzden en büyük şairler, filozoflar,
mitolojik kahramanlar, mücadeleler, aşklar
bu topraklardan çıktı.

O yüzden dünyanın kaderi bu topraklardan
çıkan insanlar tarafından çizildi.


Bu yüzden sorumluluk hepimize düşüyor.

Meclis’ten geçmeden önce, basit bir
kanun değişikliği olmayan, kültürümüze
saldıran bu yasaya karşı sesimizi
yükseltmeliyiz.

Çünkü bir ülkenin geleceği sadece
ekonomide değil, toprakla kurduğu ilişkide
gizlidir.


Ve unutmayalım: Zeytini kökünden
söken bir zihniyetin, bu toprağa da bu
halka da vereceği hiçbir şey yoktur.

Bu Makaleyi Paylaşın
Yorum bırakın

Bunlara da Göz Atabilirsiniz.

Protesto Hakkı Konferansı… TBB Başkanı Sağkan: ‘Caydırmak amaçlı gözaltının yerini tutuklama almış durumda’ – Son Dakika Siyaset Haberleri

Ankara Barosu'nun düzenlediği "Protesto Hakkı Konferansı", Ankara Barosu Eğitim Merkezi Av. Rahmi…

Haber Spot Haber Spot

İİT Dışişleri Bakanları Konseyi, İran’ın talebiyle 51. oturumda özel toplantı yapacak

İstanbul'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Konseyinin (DBK) 51.…

Haber Spot Haber Spot

Fenerbahçe sürpriz ayrılık ihtimali: Yıldız oyuncu ülkesine dönebilir!

Fenerbahçe'nin geçtiğimiz sezonun devre arasında kadrosuna kattığı Anderson Talisca, bir süredir ülkesi…

Haber Spot Haber Spot
Abone Olanlar Okuyor

SON DAKİKA… Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Rutte’yi Beştepe’de kabul etti

Galatasaray’ın ilk transferi belli oldu! Mikautadze’den önce o gelecek

Fenerbahçe, Prag’dan rövanşı almak istiyor! Mourinho’nun 11’i netleşti