“Savaş politikanın başka araçlarla
sürdürülmesidir” diyor general Clausewitz.
Elde çubuk. Arkada harita. Füzeler,
uçaklar, bombalar konuşuluyor. Oysa savaş,
politikanın en yoğun halidir. Mızrağın, namlunun
ucundaki hedef siyasidir. Yenen de yenilen de ölen
de öldüren de siyasal seçimlerdir.
İsrail’in İran’a saldırısının haftası dolmak üzere.
Nasıl biter bilmiyoruz. Ancak şimdiden gösterdiği
politik sonuçlar var:
– Bugün İsrail’den kalkan bir uçak, uzun bir
yolculuğun ardından İran’ı vuruyor. Çok değil, 7
ay önce, bu yolculuk sırasında Suriye’de sirenler
çalacak, Esad’ın hava savunma sistemleri İsrail
uçaklarını hedef almaya çalışacaktı. Suriye’deki
rejim değişikliği açıkça İsrail’in İran’a saldırısını
kolaylaştırdı. HTŞ lideri Şarasadece iki hafta
önce, Jewis Journal röportajıyla İsrail’e “Hiçbir
ulus, gökyüzü korkuyla dolu olduğunda refaha
kavuşamaz, gerçek şu ki ortak düşmanlarımız var”
sözleriyle seslenmişti. 7 ayda Suriye’nin düşmanı
İsrail iken İran yapıldı.
– Saddam rejiminin devrilmesi Ortadoğu’da
açık bir İran hegemonyası yaratmıştı. Yemen’den
Irak’a, Suriye’den Lübnan’a hatta Filistin direnişinin
hamiliğine kada, İsrail’in karşısında sınırlarının dışına
taşmış bir İran vardı. İsrail saldırısı; hegemon
İran’ın yerini, varoluş mücadelesi veren İran’ın
aldığını gösterdi.
– Arap-İslam nüfuslu ülkelerin iktidarlarının ne
yapacağı sorulsa, tahmin ediyorum herkes “kınama”
derdi. Koz’ın yeniden İsrail’le “barış içinde
bir arada yaşama” çizgisine çektiği Arap-İslam
liderlerinden anlamlı bir itiraz gelmedi. Aksine İran’ın
düşüşüne rıza gösterecekleri anlaşıldı.
‘KÜRT KARTI’ MASADA
– Irak ve Suriye’den sonra İran’daki rejim
değişikliğinde de Kürt kartının masada olduğu
görüldü. İran KDP’si, Komala, PAK ve PJAK;
İsrail’in saldırılarının İran’da rejim değişikliği için
fırsat yarattığı konusunda hemfikir oldu.
– Türkiye’deki çözüm sürecinin sebebinin Suriye
olduğunu hepimiz biliyorduk. Sonucunun İran
olduğunu yaşayarak öğrenmiş olduk. Kandil’deki
Cemil Bayık’ın 6 sene önceki sözleri aklımıza geldi:
“ABD; Türkiye’yi, Irak’ı, Kürtleri yanına almaya ve
İran’a karşı konumlandırmaya çalışıyor. Fakat burada
PKK engeli ortaya çıkıyor. (…) Bunu görüyor, bu
engeli ortadan kaldırmak istiyor.”
– AKP hükümeti, Gazze’de Hamas ile verdiği yan
yana görüntüyü İran ile vermedi. İsrail’i kınamakla
birlikte, İran ile aynı cephede olmaktan
kaçındı. Erdoğan’ın dış politikasının üzerindeki
Trump belirleyiciliği kendisini net olarak gösterdi.
– Trump, İran ile 60 gün müzakere edip istediği
çizgiye çekmeyi savunuyordu. Olmadı. 61. günde
İsrail vurdu. Kimilerine sorarsanız, Tahran’a düşen
füzeler Trump ile Netanyahu’yu karşı karşıya
getirecekti. Aksi oldu. ABD’nin İsrail’i koşulsuz
şartsız savunma politikasına yüzde yüz bağlı
olduğu görüldü.
– İsrail’in Gazze operasyonu uzadıkça Batı başkentlerinde İsrail’e karşı sesler yükselmeye başlamıştı. “İsrail nasıl dizginlenir” sorusu hem kamuoyunda hem siyasi merkezlerde konuşuluyordu. Tahran saldırısı hepsini bitirdi. Alman Başbakanı
Merz– “İsrail hepimiz için bu kirli işi üstlenmiş durumda” diyerek kader birliğini tanımladı.
İSRAİL ARTIK KOMŞUMUZ
– Perşembe akşamı, iyi bir haber okuyucusu,
İsrail’in İran’ı vurmak üzere olduğunu görürdü.
Öyle ya, ABD’nin Irak Elçiliği’ni tahliye ettiği basına
düşmüştü. Buna rağmen, garip şekilde, İran adeta
apansız yakalandı. Genelkurmay başkanından
Devrim Muhafızları komutanına kadar pek çok
kritik isim aynı saatlerde öldürüldü. İsrail’in İran’ın
içine hava aracı tesisleri kuracak kadar girmesine
bakarsanız, İran önce istihbaratta kaybetti. Öte
yandan hava savunma sistemlerinin yetersizliği de
görüldü. Buna karşın İsrail adına da “Delinmez”
denen Demir Kubbe de ABD desteğine rağmen
delindi.
– Siyasal İslamcı cenahta, İran’la mezhep
karşıtlığının İsrail düşmanlığından daha güçlü
olduğunu gördük. Gazze meselesi bile, İran
karşıtlığı söz konusu olunca, geri plana atıldı.
– Rusya, Ukrayna savaşı ile eşzamanlı olarak
Ortadoğu’da alan kaybetmeye başladı. Esad’ın düşüşü aynı zamanda Rusya’nın çekilişinin sonucuydu. İsrail’in İran saldırısı Rusya’nın Ortadoğu’daki etkisinin nasıl zayıfladığını da gösterdi.
– Acı bir gerçek var ki İsrail Türkiye için artık
“uzaktaki düşman” değil. Türkiye ile İsrail artık
resmen sınır komşusu. Suriye’ye ordusuyla
yerleşmiş İsrail, İran’da da Türkiye sınırının birkaç
kilometre ötesini vurdu. Bahçeli’nin “kuşatılma”
tezi, sınırdan bakınca görünen haritayı özetliyor
sadece.
– Ülkeler silahlar, uçaklar, bombalar üretebilirler.
Ancak en büyük savunma güvencesi, rejimlerin
kendi halklarına verdiği refah ve huzurdur. İran’ın,
nereden hedef alındığına bakılırsa, en büyük
savunma açığının içeride olduğu görüldü.
KURULUŞ SENEDİNE SAHİP ÇIKMAK
Sonuç olarak…
Saldırıdan Türkiye’nin alması gereken acil dersler
var. Bir yandan Trump, bir yandan Putinbir
yandan Netanyahu, 20. yüzyılın sınırlarını yeniden
tanımlamayı öneriyor. Bu saldırı; kapımızdaki
tehlikeye karşı, Türkiye’nin varoluşunun garantisi
olan Lozan’dan Montrö’ye kadar anlaşmalara neden
sarılması gerektiğini gösterdi. Atatürkhem Batı’da
hem Doğu’da kurduğu paktlarla Türkiye’yi yaklaşan
savaş belasından uzak tutmuştu. Saldırı; dünyada
düşmanları azaltan stratejinin neden önemli
olduğunu gösterdi. Elbette toplumun iç huzurunun
önemini de…
Savaş, silahla uygulanan politikanın, kendisini
kabul ettirdiği yerde sonlanır. Zafer ise karşı tarafın
iradesinin teslim alındığı noktada gerçekleşir.
Sonu gelmese de bir haftanın politik sonuçlarını
okuyabiliyoruz.
Çoğu zaman “Bitti” diye ilan ederler. Oysa politika
nihayete ermedikçe “Bitti” denilen yerde yeni bir
savaşın yığınağı başlar.